Tarih: 2007-04-05, 21:25:46 Mesaj konusu: Dirilen Ölü
Enes bin Mâlik (R.A.) anlatıyor: 'Gözleri görmeyen yaşlı bir hanımın Saib adında bir genç oğlu vardı. Daha hayatının baharında olan bu delikanlı Medine vebasına yakalanmıştı. Uzun zaman hasta yattı. Bir gün delikanlının ziyaretine gittik. Fakat maalesef biz orada iken delikanlı ruhunu teslim etti. Bizde gözlerini kapadık ve üzerine elbisesini örttük. İçimizden biri annesine:
- Onun için Allah'a dua et. dedi. Annesi:
- Ama o öldü. dedi. Biz:
- Olsun sen yine de dua et. dedik. Bunun üzerine kadın çocuğun ayak ucuna oturdu, ayaklarını tuttu ve:
- Allahım, ben isteyerek sana iman ettim. Senden korktuğum için, putları bıraktım. Arzumla sırf senin için hicret ettim. Allahım, puta tapanları bana güldürme, gücümün yetmeyeceği bu yükü bana yükleme.' diye dua etti.
Alah'a yemin ederim ki, kadın sözünü bitirir bitirmez, çocuk ayaklarını kımıldatmaya başladı. Sonra da yüzünden örtüyü attı. Rasulullah (A.S.) ve annesi vefat edinceye kadar da yaşadı
Hazreti Süleyman (a.s.)’ın sarayına bir kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayatî bir mes’ele için Hz. Süleyman (a.s.)’la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s.), benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
- “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana… ” Adam telaş içinde:
- “Bu sabah karşıma Azrail (a.s.) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.
- “Peki ne yapmamı istiyorsunuz?” Adam yalvarır.
- “Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman (a.s.)! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan’a iletsin O zaman Azrail (a.s.) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!”
Hz. Süleyman (a.s.), adamın haline acır. Rüzgarı çağırır ve “Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak1″ emrini verir. Rüzgar bu… Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman (a.s.) dîvanı toplayarak, gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, dîvanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır.
- “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun” der. Azrail (a.s.) cevap verir.
- “Ey Dünyanın ulu sultanı. Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (c.c.) bana emretmişti ki:
- “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al” Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm.İşte ona bakışımın sebebi bu idi ”
MESNEVÎ: Kimden kaçıyoruz? Kendimizden mi? Bu hayalî bir şey… Kimden kapıp kurtarıyoruz?.. Allah (cc )’dan mı? Ne boş hayal!.. Dünya, Allah (cc )’den gafil olmaktır… Dünya, para pul, kadın, giyim-kuşam, ticaret değildir.Bunu bil… “(Beyit 970-971)
Tarih: 2007-04-12, 21:37:51 Mesaj konusu: ŞEYTAN ve ELİNDE BİR BARDAK SU
Allah dostlarından Ebû Zekeriyya hasta döşeğinde ölümle pençeleşiyordu. Yakın dostlarından biri kendisen “Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah! (Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.)” sözlerini telkin etmek istedi. Bir etti, iki etti, üç etti. Ebu Zekerriya her defasında söylemeyi reddediyordu.
Bu durum karşısında yakın dostu Ebu Zekerriya’nın son nefesinde imansız gideceğinden korktu ve endişeye kapılmıştı. Bütün bir ömrünü Allah’a ibadet ve taat etmekle geçiren böylesine bir kimsenin şimdi hasta döşeğinde ölüm ile pençeleşirken Kelime-i Tevhid getirmemesine bir mana veremiyordu. Şeytanın bir kandırışına mı yenilmişti yoksa? Veyahut da yüce Allah’ın tecellisi karşında mı idi?
Bir müddet kafası bu düşünceler içinde çalkalanan dost baktı ki Ebu Zekerriya sanki kafasında resmi geçit yapan düşünceleri okuyormuş gibi bir aralık gözlerini açarak, “Bana bir şey mi dediniz?” diye sordu. Orada bulunanlar. “Evet, üç defa şehadet getirmeni söyledik, her defasında reddettin. O yüzden büyük bir endişeye düştük.” diye cevap verdiler.
Bunun üzerine Ebu Zekerriya şu olayı anlatmaya başladı:
“Lanetlik şeytan elinde su bardağı ile gelmişti: Sağ yanıma dikilmiş elinde suyu göstererek “içecek misin?” diye soruyordu. Karşılınğında ise, “İsa, Allah’ın oğludur” dememi istiyordu. Reddettim. Sonra sol yanıma geçip dikildi. Yine aynı hareketleri tekrarlayarak “İsa, Allah’ın oğludur” cümlesini söylememi istedi. Yine reddettim. Üçüncü olarak “La ilahe (Allah yoktur)” diye söyledi, yine reddettim. Böylece her çareye başvurarak tam manasıyla yoklamasını yapıp da müspet bir netice alamayınca elindeki suyla dolu bardağı yere çarptı ve sıvışıp gitti. İşte gerçekte ben sizi değil, onu reddediyordum.”
Ardından da Şehadet getirerek ruhunu teslim eden Ebu Zekerriya gülen bir çehreyle Cennete yolculuk ettiğini müjdeliyordu.
Yüce Allah (c.c.) cümlemizi kendisini İslam’ın hizmetine vererek Cennetlik olan kullarından eylesin,
amin…
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Türkiye Kastamonu Tosya Karşıyaka Mahallesinden. Son dakika Haberleri Forum Sohbet Firma Rehberi Karşıyaka mahallesi Resimleri Üye Resimleri video üye videoları Haberler Özel Album
TOSYA Karşıyaka Mahallesinin Dünyaya acılan Penceresi