KIZDIRMAYIN İNSANLARI
Bazılarının kafasına takılmışız herhalde. Kimisi nereli olduğumuzu soruyor; herhalde merakındandır. Biliriz merak kötüdür. Merak edenler için söyleyeyim : Ben Kastamonu Tosya Küçük Kızılca Köyündenim. Adamın birisine merhaba demişliğimiz yok, dün gelmiş bana ahret soruları soruyor, sorgular gibi hem de dengesiz. Sorduğuna bir şey dediğimiz yok, sorsun, elden geldiğince cevap vermeye çalışırız. Ama sorgular gibi sorarsanız, elimizde olmadan belki kırar, üzeriz.


Kimisi yazdıklarımızı dışarıda konuşur, dedikodu yapar. Kimileri de maalesef insafsızca yargısız infaz yapar. İnfaza üzülmeyiz de yargısız olmasına güceniriz, herkes gibi bizim de zorumuza gider. Kimisi yazdıklarımızı, söylediklerimizi anormal olarak görüyor, görüyormuş. Herkesin yaptıkları normal de benim yazdıklarım mı anormal?


İnsanın; “beni kızdırmayın, eğer ben konuşacak, yazacak olursam, yer yerinden oynar, herkes ağzından çıkan sözlere dikkat etsin” diyesi geliyor. Ne diyoruz; iyi diyoruz, iyi olsun diyoruz, güzel olalım, güzellik olsun diyoruz. Eğer kötülük olsun şer olsun diyorsak, dediysek ispatlanması kaydıyla her şeye eyvallah. Bizim kişilerle, kurumlarla şahsi bir derdimiz, şahsi bir hesabımız yok. Elhamdülillah bu güne kadar olmadı, inşallah bundan sonra da olmaz.


Haklıya haklı demek, hakkı olanın hakkını vermek niye kötü olsun. Üç buçuk yıldır sizlere bu köşeden seslenme imkanımız oldu. Kimseye yağdanlık yapmadık, hele hele yalakalık hiç yapmadık. Kişilerden kurumlardan bahsettiysek, hak ettikleri için, hakları olduğu için, en önemlisi de memleketimizin hayrına olduğuna inandığımız için yazdık. Memleketin hayrına bir çivi bile çakanı da yazacağız, hizmete bırakın destek olmayı, her zaman ve zeminde köstek olanı da olanları da yazacağız tabi.


Bir gün köşemde “Yaya kaldırımlarına eyvallah da, yolları esnaf tarafından kiralanmamış bir Tosya düşlüyorum” demişiz. Başka bir gün “yerlere tükürmek kul hakkıdır” demişiz, bir başka gün de “Tosyalı olarak bizler kendi adayımızı desteklemeliyiz, Tosya’nın oyları kalıp gibi çıkmalı ki en azından Kastamonu bir daha ki seçimlerde Tosya’yı göz ardı edemesin” demişiz.


Şimdi Allah aşkına soruyorum size : Bunun neresinde yağcılık, neresinde yalakalık? Yağcılık ve yalakalığı kişiler kendi çıkarları için yaparlar, nokta kadar menfaatleri için virgülü bırakın soru işareti gibi eğilirler, bilirsiniz. Bunlarda şahsi çıkarımız nerede? Yaya kaldırımlarını doldurmaya devam edin, mekanlarınızın önüne Park Yasağı levhalarını pervasızca koymaya devam edin, bırakın biz çay boyunca ortadan gideriz, diğer çarşıdaki sokaklarda da mecburen yolun ortasından yürürüz. Sizler rahat olun mekanlarınızda, bırakın arabalar dat dat kornalara bassınlar. Hatta “Ulan öküz gibi yolun ortasından niye yürüyorsun” diye hakaret etsinler. Biz bu hitaplara razıyız, çünkü biz biliyoruz ki bu hitapların bizimle ilgisi yok, aman sakın ha siz rahatınızı ve düzeninizi bozmayın. Sakın canınızı da sıkmayın, çünkü sizlerin canları çok kıymetlidir.

Yerlere tükürenler, hatta afedersiniz sümkürenler, beş on metre ötede çöp bidonları varken elindeki çöpü cadde ortasına, dükkanının önüne atanlar atmasınlar, yapmasınlar, yapmayın dedik; ama kimileri bunu dangalaklık olarak, yalakalık olarak algıladılar, hala da aynı teraneden çalmaya devam ediyorlar. Bunun adı kimilerinin “algılamak istedikleri” gibi değil, sadece duyarlılıktır. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” devri geçti artık. Dünya küçüldü, anlayışlar değişti, bizler de değişmek zorundayız. Hem istesek de istemesek de.


En çok da canımızı sıkan, gavsaramızı daraltan “yağcılık” yakıştırması. Seçimler geçeli onca zaman oldu, hala “Tosyalı olarak bizler kendi adayımızı desteklemeliyiz, Tosya’nın oyları kalıp gibi çıkmalı ki en azından Kastamonu bir daha ki seçimlerde Tosya’yı göz ardı edemesin” diyordun ya bir zamanlar diye zaman zaman hatırlatmalar yapılması. Tosya’lı bir adayımız seçilecek sıralarda olsun (ki buna artık ihtimal vermiyorum şahsen) sonuna kadar destekleriz yazarız. Bizim derdimiz o şahıs, bu parti, falan filan değil; derdimiz Tosya. Doğru bildiklerimizi, doğru olduğuna inandıklarımızı Tosya’lı için, Tosya için dillendireceğiz. Adına ne derse desin bazıları.


Mesela bir tv kanalında izlediğim bir program. Burdur Söğüt Kasabasında Domates ve Yayla Şenlikleri Festivali. Söğüt Kasabası Burdur ili, Çavdır ilçesine bağlı, 3000 nüfuslu, 1400 rakımlı bir kasaba. Bu küçük kasabaya sadece 2011 yılında 44 adet cam sera kurulmuş ve domates yetiştiriyorlar. Yani bizim Çeltikçi Köyünün üstündeki yaylada.  Hem ne domates, tüccar gelmiş, yetiştiricinin ürettiği ürünü ayaklarında satın alıyor, büyük bir kısmını da yurt dışına pazarlıyorlar. Ufacık bir kasaba yetiştiriyor ve ihraç ediyorlar.


Tosya ile ne alakası var bunun diyebilirsiniz. Çok alakası var. Belediye Başkanları haklı olarak anlatıyor; Tarım Müdürlüğü tarafından projeler yapılmış, seralar Kaymakamlık tarafından desteklenmiş ve kurulmuş, haftada bir gün seralar teknik elemanlarca devamlı kontrol ediliyormuş. Yani her şey olması gerektiği gibi imiş. 3000 nüfuslu kasabada yapılabilen bu işler 27000 nüfuslu Tosya’da yapılamaz mı mesela diye yazsak kötü bir şey mi söylemiş oluruz? Siz ne derseniz deyin, ne yakıştırması yaparsanız yapın, biz yazıyıruz, yazmaya da devam edeceğiz. Hoşça kalın..**r.ç.**


Yazar: RECEP ÇAKMAK
Tarih:


Bu Köşe Yazısının yer aldığı yer: Tosya l KARSIYAKA Mahallesi MUHARLIGI l
http://www.yazicam.com

Bu Köşe Yazısı için adres:
http://www.yazicam.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&op=viewarticle&artid=36