Giriş | Kayıt

  Ziyaretçi:17 Üye: 0 Toplam:17    Aktif Uye: 693     Son Üye  Hggf

 


Yazıçam Sohbet

Sadece Üye Girişi Yapmış Olanlar Sohbet Edebilir. Lütfen Giriş Yapın ? Üye Olun.

Tosya Hakkında
KENT REHBERİ

İLÇEMİZ HAKKINDA

Karşıyaka Mahallesi
KARŞIYAKA HAKKINDA

Kimler Bağlı
Üye Adı
Şifre

Üye Kayıt

Son Eklenen Videolar

TOSYA Karşıyaka Mahallesi tanıtım


RAHMETLİ HACI OSMAN ÖZİPEK


RAHMETLİ BABAM ÖMER KARAÇAM ANISINA



google Ads
Yılın Haberi
TOSYA SEYAHAT A AİT OTOBÜS KAZA YAPTI

Tüm Haberler

Forums populer

 Karşıyaka mahallesi Nasıl Kalkınır
 Karşıyaka mahallesi yeni muhtarini ariyor
 Tosya'da eğitim
 40 HADİS
 Kıssa
 Çanakkale Geçilmez!!!
 Karşıyaka mahallesi GENÇLİĞİ DİYORKİ

Forum Sayfası



FARKINDA MIYIZ?    
RECEP ÇAKMAK   
Sevk ve idare sorumluluğu, doğru tespitler yapmayı, doğru çözümler üretmeyi, doğru kararlar almayı gerektirir. Fakat insan her zaman her şeyin doğrusunu bilemeyebilir. Beşerdir şaşar, yanılır, hata eder. Kişi ne kadar iyi niyetli, ne kadar zeki ve becerikli  olursa olsun, her meselede isabetli karar vermesi mümkün değildir.


Böyle bir ihtimalle zarara uğramamızı, temsil ettiğimiz kişi veya kurumları yanlış sevk ve idare etmemizi, yanlışa düşmemizi, emek ve imkanlarımızın heba olmasını istemeyen Cenab-ı Hak, bizi “istişare”ye davet eder.


Efendimiz s.a.v., “Hepiniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz.” buyurur. Bu bir benzetmedir. Kim olursa olsun, herkesin mutlaka bir sevk ve idare sorumluluğu taşıdığına işaret eder. Nitekim hadis-i şerifin devamında, imam veya emir ümmetin, erkek aile halkının, kadın evinin ve çocuklarının, hizmetçi efendisinin malının çobanı olarak örneklenir. Türkçeye “çoban” diye aktarılan metindeki “râî” kelimesi, “bir topluluğu en güzel şekilde yöneten, yönetimi altında olanları koruyup gözeten, her bakımdan güvenilen ve bu sebeple de kendisine riayet edilen, uyulan kimse” demektir. 


Evet, hepimizin doğru yönetmekle mükellef olduğu bir meşguliyet sahası vardır mutlaka. Tek başımıza olduğumuzu, kendimizden başka kimsenin sorumluluğunu taşımadığımızı iddia etsek bile vardır. En azından vücut azalarımızın, duygularımızın, kabiliyet veya imkanlarımızın doğru yönde kullanılmasından sorumluyuz.


Sorumluluğumuzu anlayabilmek, kavrayabilmek için de farkında olmalıyız. Neyin farkında olacağız? Üstlendiğimiz işin öneminin farkında olacağız. Bir yerlere seçilmiş olmak için değil, birileri seçil, seni de yazdık dedikleri için değil, sadece ve sadece işin, verilen görev ve sorumluluğun vebalinin farkında olmalıyız.


Mesela, teşbihte hata olmasın,  Ziraat Odası için, filanca mahalleden veya köyden  odaya delege seçildiniz. Ama sizin o oda ile yakından uzaktan ilginiz alakanız yok. Hasbel kader odaya başkalarının işlerini takip etmek üzere üye olmuşsunuz. Delege seçimleri gelmiş, seçmen listeleri çıkmış, sizinde adınız mecburen o listede var. Birileri gelmiş size aynen “Seni delege yazacağız, seçime gireceksin, delege olacaksın. Ama bir şartımız var : Seçimde “ben”i destekleyeceksin.Seni meclise de yazacağız, yönetime de yazacağız.” Demiş ve siz de delege olmuşsunuz. Söyler misiniz Allah aşkına siz çiftçiyi, üreticiyi ne kadar tanırsınız? Derdini kederini ne kadar bilirsiniz? Bırakın çiftçini, üreticinin derdi ile dertlenmeyi; daha dün falanca ahırdaki yerli kara sığıra Simental diyen siz değil misiniz? Yaptığınız işin, yüklendiğiniz sorumluluğun vebalinin farkına varın lütfen. Yoksa Tosya daha çok iki geri, bir ileri gider. Ve bizler "ben" leri seçeceğiz diye didinir dururuz
Biz”leri tayin etme,seçme sevdasına düşelim. “Biz” dersek yol alırız,mesafe kaydederiz, “ben” dersek hep beraber kaybederiz. Onun için de istişare müessesini çalıştırmalıyız, istişare etmeliyiz, ortak aklı kullanmalıyız.
            Genel seçimlere birkaç ay kala seçim rüzgarları esmeye başladı,  Odalarda da aynı rüzgar esiyor. Oylarımızla yetki verdiğimiz, yani bizim adımıza karar verecek olan organları seçeceğiz. Bir bakıma görev süreleri içinde kendi yetkilerimizi bu organlara seçilen, yani bizim seçtiklerimize devredeceğiz.

            Acaba gerçekten oy verdiğimiz kişileri biz mi seçiyoruz, yoksa bizim adımıza “sizin aklınız ermez, biz belirleriz,siz seçersiniz” mi diyorlar? Gerçekten hür irademizle seçiyor muyuz, yoksa seçmek zorunda mı bırakılıyoruz?  İstişare ediyor muyuz, çiftçi temsilcileri olan delegelere danışıyor muyuz, fikirlerini alıyor muyuz? Yoksa siyasilerimiz bizim adımıza mı kararlar alıyor, bizi yönetecek, bizi temsil edecek organları belirliyor?

            Genel seçimler öncesi yapılacak son seçim Ziraat Odaları seçimleri. Üyeleri, yani çiftçilerimiz açısından, ülkemizin tarım politikalarının belirlenmesi, uygulanması açısından çok önemli bir seçim. Çiftçinin “tek temsilcisi” olan Ziraat Odası seçimleri, ilçemizde 24 Şubat 2011 Perşembe günü yapılacak. Seçtiğimiz delegeler oda genel kurulunu oluşturacak. Mevcut yönetimin geçmiş dört yıllık hesapları görüşülecek. Karara bağlanacak. Bilahare de dört yıl süreyle görev yapmak üzere 21 kişilik Oda Meclisi seçilecek. Oda Meclisi de kendi üyeleri arasından 2 yıl süreyle görev yapmak üzere 7 kişilik Oda Yönetim Kurulunu atayacak, Yönetim Kurulu üyeleri de kendi aralarından bir üyeyi Ziraat Odası Başkanı seçecekler.

            Buraya kadar yazdıklarımız Kanuni mevzuatlar, Kanun gereği mutlaka yapılması gerekli olan hususlar, yapılacak hususlar.Zaten seçimler İlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca Hakim gözetim ve denetiminde yapılıyor. Esas söylemek istediğimiz bütün bu hususların yanında, seçilecek olan kişiler işe ne kadar ehil, Odanın hakkını verdiler mi? Yani çiftçiyi gerçekten temsil ettiler mi, temsil edecekler mi? Zamanları var mı? Koltuklarında kaç karpuz taşıyorlar? Emek ve mesailerini ayırabilecekler mi? Hepsinden önemlisi “işe ehil”ler mi?

              Bütün bu hususlar ortak akılla, istişare ile, konuşarak, danışarak, birlikte karar verilecek hususlar. Konuşacaklar da belli; 26 Aralık 2010 tarihinde seçilerek gelen 72 delege. Delegeler bir araya gelmeli, ortak bir karar almalıdır.Madem ki köylerinin, mahallelerinin çiftçileri, üreticileri tarafından seçilmişlerdir; o zaman da delegeliğin hakkını vermelidirler.    Yoksa Karşıyaka Mahallesinde, Çatak mevkiinde oturduğunuz, tarımla uğraştığınız halde, ne hikmetse Dere Mahallesinden, Suluca Köyünde tarım yaparken,Yunusemre Mahallesinde ikamet ederken, yıllarca Suluca köyünün delegesi iken İlyasbey Mahallesinden, tarımla hiç alakanız yokken Hacıpir Mahallesinden delege seçilmiş olabilirsiniz. Seçim günü oy kullanmaya geldiğinizde çiftçilerin bakışlarına dikkat edin lütfen. Göreceksiniz ki gerçek çiftçiler size “bu da kim, çiftçi mi” demeyecek(!)ler ama “işte tam aradığımız,bizi temsil edecek kişiler” diye bakacaklar.Bakışlara dikkat edin lütfen olur mu?
İstişare, herhangi bir konuda en doğru metot ve çözüme ulaşmak, en uygun kararı almak için bilgisine, uzmanlığına, ahlâkına güvenilen kişi veya kişilerle görüş alışverişinde bulunmak demektir.
İstişare müslümanın şiarıdır. Şûrâ suresi 38. ayet de müminlerin “işlerini kendi aralarında istişare ile” görmeleri övülmüştür. Âl-i İmran suresinin 159. ayetinde ise Hz. Peygamber s.a.v.’e hitaben, “(Etrafında toplanıp sana tabi olanlarla) istişare et” buyurulmuştur. Ebu Hüreyre r.a.’ın “Dostlarıyla Rasulullah’tan daha fazla istişare eden bir kimse görmedim.” dediği haber verilir. Esasen vahye mazhar olması ve fetaneti sebebiyle Allah Rasulü s.a.v.’in istişareye, diğer insanların görüş ve tekliflerine ihtiyacı yoktur. Buna rağmen istişareye memur edilmesi, ulemamızın da belirttiği gibi, ümmetine bu hususta da örnek olmak, onları teşvik etmek içindir.

Nitekim sırat-ı müstakimin, doğru yolun,dosdoğru yolun ancak sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmakla yürünebileceğini bilen müslümanlar, istişareyi hayatlarının vazgeçilmez bir usulü haline getirmişlerdir. Aileden devlet yönetimine kadar her kademede işlerini istişare ile görmüşler, aşılamaz sanılan yalçın dağları birbirlerine danışa danışa aşıp yüksek bir medeniyetin kurucusu olmuşlardır.

Hz. Peygamber s.a.v.’in örnekliğiyle daha Hulefa-yi Raşidin döneminde bir yönetim tarzı haline getirilerek kurumsallaştırılan istişareyi, Batılı toplumlar asırlar sonra nice acıların ardından ancak keşfedebilmişlerdir.

İşte bizlerde istişareyi hayatımızın vazgeçilmezi yapmalı, her konuyu ehline danışmalı, istişareyi istişare yapmış olmak için yapmamalıyız.Hele hele seçeceklerimizi, yetki vereceklerimizi istişare ederken kılı kırk yarmalıyız. Biz toplandık, karar aldık demek istişare olmaz. Bilhassa bir topluluk adına istişare edenler daha dikkatli olmak zorundadırlar. Aksi halde yanlış kişilerle yaptığınız istişareniz sonucu seçilecek kişi veya kişiler, temsil ettikleri topluluğa, meslek kuruluşu üyelerine, kısaca topluma fayda yerine zarar verecekler, iş üretmek yerine laf üretecekler, işgal ettikleri makamın hakkını vermeyecekler, veremeyecekler, bu işin vebali de size kalacaktır.

Lütfen istişare ederken dikkatli olalım, ehli ile istişare edelim ki, iş ehline verilmiş olsun.Bizler de vebalini çekmeyelim, topluma hesabını veremeyeceğimiz teşekküllerin oluşmasına fırsat vermeyelim olur mu?






  
RECEP ÇAKMAK
[email protected]




Bu köşe yazısı 1462 defa okundu. Toplam 1083 kelime

Sadece kayitli kullanicilar yorum yazabilir!