Giriş | Kayıt

  Ziyaretçi:17 Üye: 0 Toplam:17    Aktif Uye: 693     Son Üye  Hggf

 


Yazıçam Sohbet

Sadece Üye Girişi Yapmış Olanlar Sohbet Edebilir. Lütfen Giriş Yapın ? Üye Olun.

Tosya Hakkında
KENT REHBERİ

İLÇEMİZ HAKKINDA

Karşıyaka Mahallesi
KARŞIYAKA HAKKINDA

Kimler Bağlı
Üye Adı
Şifre

Üye Kayıt

Son Eklenen Videolar

TOSYA Karşıyaka Mahallesi tanıtım


RAHMETLİ HACI OSMAN ÖZİPEK


RAHMETLİ BABAM ÖMER KARAÇAM ANISINA



google Ads
Yılın Haberi
TOSYA SEYAHAT A AİT OTOBÜS KAZA YAPTI

Tüm Haberler

Forums populer

 Karşıyaka mahallesi Nasıl Kalkınır
 Karşıyaka mahallesi yeni muhtarini ariyor
 Tosya'da eğitim
 40 HADİS
 Kıssa
 Çanakkale Geçilmez!!!
 Karşıyaka mahallesi GENÇLİĞİ DİYORKİ

Forum Sayfası

Tosya l KARSIYAKA Mahallesi MUHARLIGI l: Forums

Yazicam.com :: Başlık Görüntüleniyor - Kıssa vlink=""
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kıssa
Sayfa Önceki  1, 2
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Yazicam.com Forum Ana Sayfası -> TARTIŞMALAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
GURBETCI
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: Mar 02, 2007
Mesajlar: 57

MesajTarih: 2007-03-15, 23:30:54    Mesaj konusu: NASİHAT Alıntıyla Cevap Ver

Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona
çivilerle dolu bir torba vermiş. "Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahtaperdeye bir çivi çak" demiş.
Genç, birinci gün tahta perdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş. Babası onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. Gence bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdelerden bir çivi çıkart, sök" demiş. Günler geçmiş. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış. Babası ona aferin iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak. Çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak"demiş.Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır. Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik
aynen kalacak (kapanmayacak). Bir arkadaş ender bir
mücevher gibidir. Seni güldürür yüreklendirir, sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur, seni dinler ve sana yüreğini açar" demiş.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
GURBETCI
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: Mar 02, 2007
Mesajlar: 57

MesajTarih: 2007-03-15, 23:36:43    Mesaj konusu: DOSTLUK ATEŞİ Alıntıyla Cevap Ver

'Bir zamanlar Ali adında, fakir ama çok cesur bir adam vardı. Zengin ve yaşlı tüccar Ammar için çalışıyordu. Bir kış gecesi Ammar şöyle dedi: 'Kimse böyle bir geceyi dağın tepesinde, battaniyesiz ve yiyeceksiz geçiremez. Ama sizin paraya ihtiyacınız var ve eğer aranızdan bunu başarabilecek biri çıkarsa ona büyük bir ödül vereceğim. Eğer başaramazsa, o zaman 30 gün boyunca para almadan çalışacak.' Ali bu teklife cevap verdi: 'Yarın bu sınavı vereceğim!' Ama tüccarın dükkanından ayrıldıktan sonra Ali dışarıda buz gibi bir rüzgar estiğini gördü ve içini bir korku kapladı. Bunun üzerine en yakın arkadaşı Aydi'ye böyle bir iddiayı kabul etmekle delilik edip etmediğini sormaya karar verdi. Aydi onu dinledikten sonra bir süre düşünüp cevapladı: 'Ben sana yardım edeceğim. Yarın dağın tepesine çıktığında tam karşıya bak. Ben de seninkinin hemen karşısındaki dağın tepesinde olacağım ve bütün geceyi senin için yakacağım ateşin başında oturarak geçireceğim. Ateşe bak ve dostluğumuzu düşün -bu seni sıcak tutacaktır. Geceyi başarıyla geçireceksin, sonrasında ise ben senden bunun karşılığında bir şey isteyeceğim.' Ali iddiayı kazandı, para ödülünü aldı ve arkadaşının evine gitti: 'Benden bir karşılık istediğini söylemiştin' dedi. Aydi arkadaşını omuzlarından tuttu ve 'Evet, ama istediğim para değil' diye devam etti; 'Bana söz vermeni istiyorum, ne zaman benim hayatımda buz gibi rüzgarlar esse dostluk ateşini benim için yakacaksın.''
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
GURBETCI
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: Mar 02, 2007
Mesajlar: 57

MesajTarih: 2007-03-16, 00:35:49    Mesaj konusu: DOSTDUR SÖZDE DEĞİL ÖZDEDİR ADI Alıntıyla Cevap Ver

Seni sen olduğun için sevendir
Yüreğinin sesini uzaklarda bile dinleyendir
İki eli kanda olsa derdine yetişendir
Varolduğunu hissetiren,kıymet bilendir
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Sabun köpüğü değil, darlık anında kaybolmaz
Sözünün eri güvenirliği tartışılmaz
Bilirsin, çıkılan yolda yarenlikden caymaz
Hayatına girdi mi kolay kolay çıkamaz
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yüreğini menfaatsiz sunar
İyiliğin için sözleri acıya bular,
Vakti zamanı gelir söyledikleri bir bir çıkar
Yoktur senle dolan kalbinde ne fitne fucur ne de çıkar
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yangınlardaki yüreğine, varlığı ile ferahlık
Mutluluklarında, üstüne dikilen saf ipekden bayramlık
Bilmez ne rol ne sahtekarlık
En büyük özelliği yaradılışı doğallık
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yalnızlıklar rıhtımından alıp götürür, süt beyaz yelkeniyle
Uçurum kenarından çeker,adı şefkat elleriyle
İyiki varsın dedirttiren, avucunda tuttuğu yüreğiyle
'Sen cansın benim dostumsun ' ağız dolusu kelimeleriyle
Dostdur sözde değil özdedir adı....

Tüm Dostlarıma....
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-16, 16:54:05    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Vakti zamanında odunculukla geçinen, çalış kan, dürüst, dindar bir adam vardı O zamanda yaşayan bazı insanlar, yakın bir çevrede bulunan ve nadir yetişen bir ağaca kutsallık izafe etmişlerdi Adaklarını, dileklerini o ağaç aracılığıyla yapıyorlardı Bu oduncu anılan ağacı şirk (Allah’a ortak koşma) sebebi olarak görüyordu ve bunun için kesmeye karar verdi O zamana kadar kimse buna cesaret edememişti Oduncu bir gün baltasını aldı ve verdiği kararı uygulamak üzere yola koyuldu Yolda karşısına acayip görünüşlü, insana güven vermeyen biri çıktı Oduncu “sen kimsin?” diye sordu, o da “Ben şeytanım” diye cevap verdi.

Oduncu “Vay alçak vay hain demek insanları yoldan çıkaran sensin, şimdi seni geberteyim” diye söylenip üstüne çullandı Bir anda şeytanı altına alıp boğazına abandı “Demek ki insanları kandırıp o ağacı kutsallaştıran da sensin alçak herif” dedi.

Şeytan, “Boşuna uğraşma, çabalama, beni öldüremezsin, çünkü Allah tarafından kıya mete kadar insanları saptırmak için bana mühlet verildi Sen o ağacı kesmekten vazgeç sana bir öneride bulunacağım” diye karşılık verdi Oduncu “Kabule şayan ne önerin olabilir muzır herif?” diye çıkıştı.Şeytan şu öneride bulundu:

- Sen o ağacı kesmekten vazgeçersen sana her sabah bir altın getirir yastığının altına koyarım Böylece seni geçindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuş olursun.


Oduncu biraz yumuşar gibi oldu ve sordu:
- Peki vadettiğin bir altını getirmezsen ne olacak?

- O zaman bana dilediğini yapOduncu öneriyi, kabul etti, ağacı kesmeden geri döndü O gece yattı Sabah olunca yastığının altına baktı ve gerçekten bir altın konmuştu Buna çok memnun oldu Merakla ertesi günü bekledi Ertesi gün oldu ama yastığının altına para konmamıştı Belki başka bir yere koymuştur diye her yanı alt üst etti yine altın çıkmadı Buna çok içerleyen oduncu hemen bıçağını baltasını alıp şeytanı bulup öldürmek üzere yollandı Aynı yerde şeytanla yine karşılaştılar Oduncu şeytanı görür görmez hemen üzerine atıldı Ama önceki nin tersine şeytan kendisini bir un çuvalı gibi savurdu Adam kalktı, şeytanın üzerine yeni bir hamle yaptı Ama elini bile süremedi Artık insiyatif şeytana geçmişti Şöyle dedi:

- Boşuna uğraşma arkadaş, sen geçen sefer beni neredeyse haklıyordun, çünkü o zaman Allah rızası için yola çıkmıştın Şimdi ise bana kızgınlığın kendi nefsin için Bundan dolayı artık bana gücünü geçiremezsin, aksine sen mağlup olursun .
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-16, 16:55:19    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

321513975_1d63bbcc74.jpg


Hazreti Fatih Sultan Mehmet istanbul’u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul’un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı’nın başşehri olan Edirne’de çarşıya çıktı.Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp birşey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih’i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.Adam:-Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı… İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı… Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah’a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:— Ya Rabbi sana hamdolsun… Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans’ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul’un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu. İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne’den İstanbul’a taşındı.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-16, 16:56:28    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Vaktiyle bir adam, bir bilge krala gidip baştan çıkmaya nasıl karşı koyacağını sordu. Kral, adama ağzına kadar yağla dolu bir fıçı verilmesini emretti. Adam bu fıçıyı şehrin bir kapısından öteki kapısına kadar bir damla yağ dökmeden taşıyacaktı.“Eğer tek bir damla dökersen başın kesilecek” dedi Kral. Adamın yanına yalın kılıç iki koruyucu verdi. Bir damla yağ dökecek olsa, adamın kellesini anında uçuracaklardı.Bir Pazar günüydü. Şehrin her yanı satıcı tezgâhlarıyla, insanlarla doluydu. Adam fıçıyı yüklenerek dikkatlice yürüdü. Hem de ne dikkat! Bir damla yağ dökülmedi…İki koruyucuyla birlikte saraya geri geldiğinde, bilge kral adama:

“Peki şehirde ne var ne yok?” diye sordu.

“Hiçbir şey görmedim efendim” dedi adam. “Aklım, fikrim yağdaydı.”

Bu cevap üzerine, bilge kral gülümsedi:

“Şimdi baştan çıkmamanın çaresini buldun işte” dedi. “Allah’ın rızasını kazanmaya, fıçıdaki yağa odaklandığın dikkatle odaklan. O zaman hiçbir şey seni baştan çıkarmaz.”
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-16, 17:01:47    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İşveren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak ve eşi, büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette özleyecekti. Emekli olmak ihtiyacındaydı, ne var ki.

Müteahhit iyi işçisinin ayrılmasına üzüldü. Ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev daha yapmasını rica etti. Marangoz kabul etti ve ise girişti, ne var ki gönlünün yaptığı iste olmadığını
görmek pek kolaydı.Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne talihsizlikti! İşini bitirdiğinde, işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. “Bu ev senin” dedi, “sana benden hediye”. Marangoz soka girdi. Ne kadar utanmıştı!

Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı! Bizim için de bu böyledir. Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zamanda, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da, soka girerek, kendi kurduğumuz evde yasayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz.

Marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. “Hayat bir kendin yap tasarımıdır” demiştir biri. Bugün yaptığınız davranış ve seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar.

Öyle ise onu akıllıca kurun.,
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-16, 17:02:58    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Vaktiyle bir derviş, nefsi ile mücadelenin, bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınarak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekle olmamaktadır.Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir…

Saç, sakal, bıyık, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

Berberden kendisini traş etmesini ister.
Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynadan durumu izlemektedir. Basının bir kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atar ve şaklabanlık yaparak:

“Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!”
diye kükrer.

Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz olması gereltir. Kaideyi bozmaz derviş, hiç ses etmez, usulca kalkar yerinden.

Berber mahcup olur ama,korkmuştur da. Sesini çıkartamaz.

Kabadayı Dervişin kalktığı koltuğa oturur, berber traşa baslar. Traş sırasında da devamlı olarak dervişi aşağılayıp alay etmeye devan eder;

“Kabak aşağı, kabak yukarı…..”

Traş biter, kabadayı dükkandan çıkar.

Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıya çarpar. Kabadayı orada yığılır kalır.
Ölmüştür.

Görenler çığlığı basarlar.
Berber ise şaşkındır.
Bir bu kötü manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:

- Biraz ağır olmadı mi derviş efendi??..

Derviş mahzun ve düşünceli bir şekilde cevap verir:

- Vallahi asla gücenmedim ona.
Hatta hakkımı da helal etmiştim…
Gel gör ki kabağın bir sahibi var.
“O” gücenmiş olmalı!..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
umit
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Sep 27, 2006
Mesajlar: 11
Nerden: İsTaNbUl/EsEnLeR

MesajTarih: 2007-03-17, 21:17:06    Mesaj konusu: bir lokma ekmek karşılığında Alıntıyla Cevap Ver

Büyük erenlerden Cüneydi Bağdadi ölünce onun postuna Muhammed Harirî oturmuştur. Muhammed Harirî bir yıl Mekke'de Kabe'de de kalmış, çoğu zamanlar hiç iftar etmeden oruç tutmuş, hiç uyumadan geceleri ibadet ederek geçirmiş, çoğu kere yorgun düştüğü halde sırtını duvara, ayaklarını ileriye uzatma ihtiyacını bile duymamış seçkin Allah erenlerinden biridir. Ömrünün altmış yılı bu şekilde geçen Muhammed Harirî evliyalıkta kutupluk makamına yükselmiştir.
İşte bu Allah dostuna yakınlarından biri bir gün başından geçen ilginç bir hadiseyi anlatmasını rica eder o da şu olayı nakleder:
Bir gün tekkede otururken yalın ayak, başı kabak, saçları darmadağın solgun ve üzgün yüzlü genç bir fakir çıkageldi. Abdestini aldı, iki rekat namaz kıldıktan sonra ceketiyle başını örterek uykuya daldı. Akşam ezanı okununca yeniden abdestini alarak bizimle birlikte namazını kıldı.
Tesadüf ya bu. O gece bizi Bağdat valisi yemeğe davet etmişti. Ben ve diğer dervişler sohbet toplantısı yapacaktık. Davete giderken fakiri de çağırdım. Böyle bir davete ihtiyacı olmadığını, fakat kendisine bir kase sıcak çorba verirsem çok makbule geçeceğini ifade etti. Kendi kendime, "Adam koskoca davete gelmiyor da benden bir kase sıcak çorbak istiyor, çattık." diye düşünerek çekip gittim. Çorba da vermedim.
Davetten dönüp tekkeye geldiğimde genci bir köşede büzülmüş uyurken gördüm. Ben de yatağıma uzanıp uykuya daldım. O gece bir rüya gördüm. Rüyada Peygamberimiz (sav), sağında Hz. İbrahim (a.s), solunda Hz. Musa (a.s) arkasında da yüzyirmidörtbin peygamber yer almışlar, karşısında duruyorlar. Hepsinin yüzleri ayın ondördü gibi parlamakta ve etrafı nurdan bir ışık halesi sarmaktadır. Sevinç içinde sevgili Peygamberimizin elini öpmek için huzuruna koştum. Fakat bana yüz çevirdi. Aynı hareketi üç defa yaptım. Bir türlü elini vermiyordu, her seferinde benden yüzünü gizliyordu. Acaba sebebi neydi? Neden bana elini vermiyordu? Büyük bir üzüntüye düştüm. İçim içime sığmıyordu. Sebebini öğrenmeli ve hatamı düzeltmeliydim.
Dayanamayıp sordum; "Ey Allah'ın elçisi!.. Neden benden yüzünü çeviriyorsun? Sana karşı ne gibi bir kusur işledim?" Sevgili Peygamberimiz (sav) yüzünü bana döndü. Öfkesinden yüzü kırmızı yakut gibi kızarmıştı. Dedi ki: Ey Muhammed!.. Bu gece büyük bir kusur işledin. Fakirlerimizden biri senden bir kase sıcak çorba istedi de vermedin. Üstelik de aç bırakarak valinin davetine gittin. Hangi yüzle sana bakabilirim, söyler misin?"
Sabah olup uyandığımda her tarafımı korku kaplamış, tir tir titriyordum. Gerçekten büyük bir suç işlemiştim. Gözlerimle hemen genci aradım. Fakat yoktu. Hızla tekkeden çıkarak yola düştüm. Baktım ki genç gidiyordu. "Ey genç Allah aşkına bir dakika dur!.." diye seslendim. Durdu. "Şimdi sana çorba getiriyorum" deyince, gülümseyen nazarlarla beni süzdü ve ardından da, "Üstadım!" dedi. "Senden bir lokma ekmek bir kase sıcak çorba alabilmek için yüzyirmidörtbin peygamberin aracılığına ihtiyaç var. Herkes bunları nereden bulsun?" Bunları söyledikten sonra da gözlerden kaybolup gitti. Dona kaldım.
Yüce Allah (cc), cümlemizi fakirlere yardım elini uzatan ve kimsesizleri kollayan kullarından eylesin, amin...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Yazicam.com Forum Ana Sayfası -> TARTIŞMALAR Tüm zamanlar GMT + 3 Saat
Sayfa Önceki  1, 2
2. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

google Ads



Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Anasayfa | Videolar | Forums | Resimler | Firma Rehberi | Özel Mesaj | Profiliniz | |

Türkiye Kastamonu Tosya Karşıyaka Mahallesinden. Son dakika  Haberleri  Forum Sohbet Firma Rehberi Karşıyaka mahallesi Resimleri Üye Resimleri video üye videoları Haberler  Özel Album  
TOSYA Karşıyaka Mahallesinin Dünyaya acılan Penceresi 
 
Soru Ve Site İle İlgili sorunlarınız için/ [email protected] Bize Yazın 

KADİR  KARAÇAM TELEFON:0 532 558 74 81


Abone olun Karşıyaka mahallesinden haberdar olun





Tema © Mavimsn