Yalniz kaldiginizi düsündügünüzde, birilerine öfkelendiginizde, sevdiklerinizi özlediginizde,
hayal kurdugunuzda yaninizda o var mi?
Sizi hiç yalniz birakmayan biri... Cesur, sempatik, azimli, kararli, Arayan, soran,"Seni
özlüyorum" diyen biri. Böyle bir canli ile her seyi konusabilir, paylasabilirsiniz.
Yaniltmaz! Anlayisla karsilar her seyi... Hatalar, günahlar, sevaplar... Her bir seyi
konusabilirsiniz onunla. Hiç yalniz kalmazsiniz nitekim... Böyle bir dost bulmak için
fazla bir arayis içinde olmaniza gerek yoktur. O kendiliginden çikagelir zaten.
(Elektrik olayi ..) Bir gün bir bakarsiniz karsinizda... Bir de bakmissiniz simsicak
sohbetler, derin konular, sirlar, paylasimlar... Kimseye söyleyemediginizi, en
yakininiza anlatamadiginiz, geçmisteki izleri, gelecege dairlerinizi, sadece ona
anlatirsiniz. Kadin, erkek, bir dost bulun! Ama gerçek olsun.
Aradiginda isinizi degil, sizi soran... Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde
kiraciniz olsun. Anlatsin, konussun, açik seçik, korkmadan yasasin. Güvensin!
Cinsiyeti olmasin! Bir kartal kadar hain, bir maymun kadar saklaban, bir ceylan
kadar narin olsun. Dogrular söylesin. Gerçekçi olsun. Yaniltmasin, kandirmasin!
Içten, sevecen, sempatik, sevdalar, özlemleri anlayabilen biri olsun. Anlasin! Agziyla
degil, gözleriyle ve kalpten konussun. Yasasin! Doya doya yasasin, doya doya
yasatsin. Beyninden degil, yüreginden versin. "Olsun varsin! Paylasirim." desin.
Bir dostunuz olsun. Sizi ve benliginizdekileri paylassin... Dost olsun! Ama...
Gerçek bir dost...
iste insanin hayat felsefesi böyle olmali.ama nerdeki böyle arkadasliklar dostluklar...araki bulasin..
Kayıt: Sep 24, 2006 Mesajlar: 51 Nerden: kastamonu tosya
Tarih: 2007-07-18, 16:47:11 Mesaj konusu: dost
Ülkenin birinde iki gerçek dost yasarmis.
Birinin mali, ötekinin mali gibiymis.
Anlasilan o ülkede dostluk, bambaskaymis...
Bir gece ülkede herkes dalmis derin uykulara.
Orada günes batti mi, firsat bu firsat der,
uykunun tadini çikarirmis millet.
Gece yarisi bizim dostlardan biri, firlamis yatagindan,
kosmus dogru dostunun evine.
Uyandirmis hizmetçileri tatli uykularindan...
Dostu, yukaridan duymus sesini. Hemen kaptigi gibi
kilicini, kesesini, kosmus dostunun yanina...
"Hayrola!" demis, merak içinde, soluk soluga...
"Sen, kolay kolay uyandirmazsin kimseyi,
uykuyu da seversin üstelik.
Kumarda kaybettiysen; al su keseyi.
Evini bastilarsa; iste buradayiz ben ve kilicim.
Haydi gidip haklarindan gelelim.
Yalniz yatamaz mi oldun yoksa???
Benim güzel cariyeyi al git öyleyse..."
"Yok a canim." demis dostu... "Ne o, ne de bu.
Rüyamda biraz düsünceli gördüm seni...
Sakin basi dertte olmasin deyip kostum.
Kusura bakma dostum!"
Gerçek bir dostu olmak ne güzel bir sey!
Derdini açmani beklemez bile...
Kendi bulup söylemek ister, belki sen çekinirsin diye.
Sevdigi insanin üstüne titrer,
bir düsten, bir hiçten nem kapar.
Seyrani dost,durak sorarsın bana,
Hak için hakikat şad olsun sana,
Aitdir bu heceler,sözler bana,
Yaralı gönlüm,Kalemim metaı Dost ...
**** **********************
Bilmecedir düşünürüm yazarım,
Sanma bilmeyene küser kızarım,
Bir sevdaya düştü gider nazarım,
Sevdalı gönlüm,Kalemim metaı Dost ...
**** *************************
Cevap !Hak,İlim,İnsan,Namus,İkrar.
Mektep !Mevlana,Tabtuk,Yedi Kırklar,
Yetmiş üç Millet türlü cins ırklar var ,,
Bir nazar gönlüm,Kalemim metaı Dost...
********************************
Çağlardan selam sana dost Seyrani,
Görki döner insanlığın devranı,
Dost olalım gel seversen Mevlayı,
İkrarlı gönlüm,Kalemim Metaı Dost . ...
*********************************
Kayıt: Sep 24, 2006 Mesajlar: 51 Nerden: kastamonu tosya
Tarih: 2007-10-11, 13:09:50 Mesaj konusu:
Budist rahipler, artık yetistiğini dusundukleri ogrencilerini, yola
cıkmadan önce cagırırlar
. Başrahip ogrenciye tek bir soru sorar:
"20 yıldır buradasın, neler ogrendin?"
Yedi gerçek ogrendim" der ogrenci.
"Yirmi yıldır buradasın, sadece yedi gercek mi ogrendin?"
Evet, yedi gerçek ogrendim..."
"Say" dedi başrahip,
"Birincisi..."
"Dostluklar ikiye ayrılır: Kalıcı dostluklar ve geçici dostluklar. Hayatta
bir zorluk ortaya çıktığı anda bozulan dostluklar daha çoktur, kalıcı
dostluklar çok azdır..."
"İkincisi" .
İnsanların cogunluğu kalplerini ve beyinlerini geçici degerlere
ayırmıslar. Bu degerler ugruna kendi gercek niteliklerinden taviz
vermekten, kotu şeyler yapmaktan cekinmiyorlar..."
"Üçüncüsü"
"İnsanlar, amaclarına ulasmak icin birbirlerini ezmekten cekinmiyorlar.
Oysa başkasına kotuluk yaparak elde edilen her seyin geldigi gibi
ellerinden gidecegini anlamıyorlar..."
"Dördüncü"
"İnsanlar gerçekte bir anlamı ve önemi olup olmadıgını hiç düşünmedikleri
fakat degerli ve anlamlı saydıkları seyler yüzünden birbirlerine zarar
veriyorlar... Bu sekilde hayatı birbirlerine zehir etmeye alışmıslar.
* "Beşinci"
"Herkes yanlısın nedenini, basarısızlıgın nedenini baskalarında arıyor."
Kimse, basına ne geldiyse aslında kendi yüzünden geldigini anlamıyor, kendi
sucunu, yanlısını kabul edip duzeltmiyor..."
"Altıncı"
"İnsanlar helal lokmanın ve bolusmenin degerini bilmiyor. En lezzetli
lokmanın helal lokma olduğunu unutuyorlar. Vicdanları ve mideleri arasında
kaldıkları zaman midelerini tercih ediyorlar..."
"Yedinci"
"İnsanlar bir seye dayanmadan yasama gucunu bulamıyorlar. Bu yuzden cogu
zaman anlamsız seylere sarılıyor, guveniyorlar. Asıl sarılmaları ve
guvenmeleri gereken belki de tek duygunun
SEVGİ oldugunu anlamamakta ısrar
ediyorlar..."
Paylaşacak dostlarınız yoksa iyi şeylere sahip olmanın bir zevki yoktur
Dost dediğin, sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevmeli.
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı, dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı,dost dediğin fanatik olmalı,bütün dünya seni üzdüğünde bile sana moral vermeli,güzel haberler aldığında seninle dans etmeli ve ağladığında seninle ağlamalı, ama hepsinden daha çok, dost matematiksel olmalı!
Sevinci çarpmalı,
Üzüntüyü bölmeli,
Geçmişi çıkartmalı,
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı
Sevgiye herzaman yeri olan yüreği kocaman dostlara... _________________ KADİR
Hızlı bir çalışma temposunun ardından saatin beş olduğunu Kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. Yoğun bir servisti çalıştığım servis, çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir. Artık günün yoğunluğu geçmiş servis sessiz bir hal almıştı aksam tedavilerini henüz bitirmiş ofiste çay içmeye gitme telaşındaydım Çünkü o günün ilk çayını içme fırsatı yakaladım diye kendi kendime düşünüyordum. Kep dağılmış saç baş karışmış yorgun bitkin bir haldeydim tedavi odasından çıktığımda. Aynada kendimi tanıyamadım.
Ofise geldiğimde hemşire odasının telefonu çalıyordu. Oturduğum yerden büyük bir güçlükle ayağa kalktım ve telefona gittim karşıdaki ses acilde trafik yaralılarının olduğunu içlerinde Çocuklarında bulunduğunu, damar bulamadıklarından dolayı acile yardıma gelmemi söylüyordu. Tüm yorgunluğumu unutmuş hızla acil servisine yönelmiştim ki diğer telefonda nöbetçi hekimin nöbetçi beyin cerrahı hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmasını duydum. Nöbetçi hekimin sesi ortalığı çınlatıyordu:
— Ne yapalım? Bırakalım ölsün mü bu insanlar? Gelmek zorundasınız!
- …
— Gittiğiniz davet beni ilgilendirmez! Nöbet değiştirseydiniz Çok önemli bir davetti madem.
-…
— Siz Hipokrat yemini etmediniz mi?
Konuşma böyle sürüp giderken gelen asansöre binerek koşarak acil servisine gittim.Her yer kan revan içinde ağlayan koşuşturan yakınını bulmaya çalışan bir yığın insan vardı.Bu kalabalıkta sağlıklı bir iş nasıl yapılırdı bilmiyordum ama her kez elinden geleni birilerine bakma gayretini gösteriyordu.
Acil serviste yatak kalmamış sedyelere insanlar yatırılıp ilk müdahale yapılıncaya kadar bekletiliyor yetersiz kalan personel yerine hastaları yukarı sevk edilen servise aileleri çıkartıyordu. Onca kazazede içinde başında kimsesi olmayan ama durumu da oldukça ağır 15–17 yaş arası bir genç vardı gerekli müdahalesi yapılmış fakat sevk edildiği beyin cerrahi hekimi henüz görev yerine gelmediği için orada bekletiliyordu.
Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra o çocuğun başına giderek ilgilenmeye çalıştım şuuru yerindeydi konuştuklarımı anlıyor fakat cevap veremiyordu son anlarını yaşadığını görüyor ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum onu orada yalnız bırakamıyordum. Zaten ben onunla ilgilenirken acil servis boşalmış, tüm hastalar gerekli servislere dağıtılmıştı. Ellerimi sımsıkı tutuyordu, bırakma dercesine gözlerinden yaşlar süzüldükçe kendimi ben de tutamaz hale gelmiştim, eğildim yanaklarından öptüm. "Bırakmayacağım seni sakin ol, Üzülme sakin" diyordum hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bu insana anlatılmaz bir yakınlık hissediyor, sanki onun acısının aynısını çekiyordum. Çok acı çekiyordu hem yalnızlığından hem de geçirmiş olduğu beyin travmasından. Ne kadar süre daha onunla kaldığımı hatırlamıyorum. Avucumu bırakmasıyla kendime geldim. O artık aramızda değildi, bu dünyayı terk etmişti ve ben gelmeyen doktoru suçluyor içimden Lanetler yağdırıyordum.
Derken beyin cerrahı hekim gelmişti. Hastanın daha doğrusu ex (Ölmüş) gencin üzerindeki çarşafı almamı söyledi. Çarşafı kaldırdığımda doktorun hiç bir şey söyleme fırsatı olmadan yere düştüğünü gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yemekli bir davetten gelmişti. Acaba çok mu sarhoştu ya da kalp krizimi geçiriyordu diye düşünürken diğer hekim arkadaşları olaya müdahale etmişlerdi bile. Ölen o gencecik insanin babasıydı bu doktor ve kendi evladının tedavisi için çok geç kalmıştı ne yazık ki. Kötü günde oğlunun acısıyla felç geçirmiş ve görevine yeniden dönememişti.
Seni yeniden andım KEREM ruhun şad olsun hayattaki bir saatlik dost bana yıllardır yaşattığın tecrübeyle dost kalan dost. 1986
MUTLAKA 2-3 Ayda bir bu yazıyı okurum ben. Size de tavsiye ediyorum.
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir…
Dostluk yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını zannetmek değildir…
Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir… Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği de değildir…
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir…
1 ay, 1 sene, 5sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birdenbire arayıp, dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni Geri Çevirmez ve sanki daha az Önce konuşmuşsun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da Önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanin başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen, ve ayni şekilde onun da Öyle olduğunu biliyorsan EMINOL Kİ O kişi senin DOSTUNDUR… Sen de O'nun…
" Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur. Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar. Bir kısmını tutmayı başarsanız da, Çoğu akıp gider. İlişkiler de böyledir. Esneklik varsa, diğer insana saygı duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz. Ama diğer insanı Çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter. Hayatta pek Çok insanla karsılaşırsın Ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır."
GERÇEK DOSTLARINIZI BULUP HİÇ KAYBETMEMENIZ DİLEĞİYLE!!! _________________ KADİR
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
Türkiye Kastamonu Tosya Karşıyaka Mahallesinden. Son dakika Haberleri Forum Sohbet Firma Rehberi Karşıyaka mahallesi Resimleri Üye Resimleri video üye videoları Haberler Özel Album
TOSYA Karşıyaka Mahallesinin Dünyaya acılan Penceresi