Giriş | Kayıt

  Ziyaretçi:18 Üye: 0 Toplam:18    Aktif Uye: 693     Son Üye  Hggf

 


Yazıçam Sohbet

Sadece Üye Girişi Yapmış Olanlar Sohbet Edebilir. Lütfen Giriş Yapın ? Üye Olun.

Tosya Hakkında
KENT REHBERİ

İLÇEMİZ HAKKINDA

Karşıyaka Mahallesi
KARŞIYAKA HAKKINDA

Kimler Bağlı
Üye Adı
Şifre

Üye Kayıt

Son Eklenen Videolar

TOSYA Karşıyaka Mahallesi tanıtım


RAHMETLİ HACI OSMAN ÖZİPEK


RAHMETLİ BABAM ÖMER KARAÇAM ANISINA



google Ads
Yılın Haberi
TOSYA SEYAHAT A AİT OTOBÜS KAZA YAPTI

Tüm Haberler

Forums populer

 Karşıyaka mahallesi Nasıl Kalkınır
 Karşıyaka mahallesi yeni muhtarini ariyor
 Tosya'da eğitim
 40 HADİS
 Kıssa
 Çanakkale Geçilmez!!!
 Karşıyaka mahallesi GENÇLİĞİ DİYORKİ

Forum Sayfası

Tosya l KARSIYAKA Mahallesi MUHARLIGI l: Forums

Yazicam.com :: Başlık Görüntüleniyor - Stres Nedir? vlink=""
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Stres Nedir?

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Yazicam.com Forum Ana Sayfası -> Genel Konular Sohbet
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: May 01, 2007
Mesajlar: 39
Nerden: tosya yazıcam

MesajTarih: 2007-06-01, 21:40:01    Mesaj konusu: Stres Nedir? Alıntıyla Cevap Ver

Stres daima bizimle birliktedir. Duruma bağlı olarak yoğunluğu değişebilir. Şu anda şu satırları okurken bile stres deneyimi geçirmektesiniz: Sayfayı açık tutuyorsunuz, gözleriniz kelimeleri izliyor, sürekli olarak almakta olduğunuz bilgileri bir işleme tabi tutuyorsunuz.
Vücudunuz, fonksiyonlarını sürdüren ayrı bir dünyadır. Zaman zaman karmaşık fonksiyonlar görmesine rağmen beyniniz sürekli çalışmakta kalbiniz düzenli aralıklarla ve durmadan kan pompalamakta, ciğerleriniz içindeki havayı boşaltmakta ve yerine temiz hava doldurmaktadır. Onun için teknik anlamda hepimiz devamlı stres deneyimi geçirmekteyiz; çünkü şuurlu olduğumuz zaman, yapılacaklar listesine devamlı bir şeyler eklemekteyiz.
KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL
Yaygın inanışın aksine stres her zaman kötü bir şey değildir: Yaşamınıza renk katan etkili bir güdüleyici olabilmektedir. Ne olimpiyatlara katılan aletler normal olarak antremanlarda rekor kırarlar, ne de aktörler sahne provalarında en yüksek başarıyı gösterirler. Onlar da hepimizin yaptığı gibi en yüksek performanslarına meraklı seyircilerin önüne çıkmanın verdiği stres sayesinde kavuşurlar.
Çince’de stres kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin sembollerinin karışımıdır. Stres bu iki kavramı paylaşmaktadır. Her problem çözümünü de içinde saklamaktadır; stres altında olduğunuz her an enerjinizi hem yıkıcı hem de yapıcı kullanma potansiyeline sahipsiniz demektir.
Ameliyat odasında ameliyat yapan bir operatör o kadar stres altındadır ki kalp atışları bir hayli hızlanır. Fakat bu bizler için şanstır, çünkü hiçbirimiz ameliyat gibi kritik bir anda gevşemiş durumdaki bir doktora ameliyat olmak istemeyiz. Başarılı insanlar streslerini yapıcı enerjiye ve yaratıcı güce dönüştürürler.
MAĞARA ADAMI PSİKOLOJİSİ
Stresin yapısını inceleyelim. Strese tepki esas olarak fiziksel olduğu için, stres anında vücudunuzda neler oluştuğunu bilmek gerekir.
Bir milyon yıl önceye döndüğünüzü hayal edin. Bir mağarada ateşin kenarında oturmaktasınız. Kendi fiziksel gayretiniz sonucu elde ettiğiniz yiyeceğinizi zevkle yerken, yakınınıza bir hayvanın yaklaştığını fark ettiniz. Başınızı çevirince vahşi bakışlı, sivri dilli bir kaplanın size doğru gelmekte olduğunu gördünüz. Derhal bedeninizde bir seri önemli değişiklikler oluşur. Sizi tehlikeden korumak için “dövüş veya kaç” tepkisi harekete geçer. Doğuştan var olan bu otomatik tepki bedeninizde oluşan aşağıdaki değişikliklerle tanımlanmaktadır.
1. Kaplanın varlığını beyin algılar algılamaz, bedeninize adrenalin salgılanır; bu da birçok fiziksel değişiklikler ortaya çıkartır.
2. Göz bebekleri göze daha çok ışık girip daha iyi görebilmek üzere büyür. Tehlike anlarında daha iyi görmeye gereksinim duyarız.
3. Midenize ağız salgıları gitmemesi için ağzınız kurur.
4. Bunun sonucu olarak sindirim sisteminizin çalışması durur ve sindirim sistemindeki kan doğrudan kaslarınıza ve beyninize gider. Bu stres anlarında niçin midenizde kelebekler uçuşuyor gibi hissettiğinizi açıklamaktadır.
5. Harekete geçmenize hazırlık olarak boyun ve omuz kaslarınız gerilir. Gevşek kaslara göre, gerilmiş kaslarla atak yapmak daha kolaydır.
6. Kaslarınıza daha çok oksijen gitmesini sağlamak için nefes alışlarınız sıklaşır.
7. Kalbinizin atışı hızlanır ve kan basıncınız artar; böylece bedeninizin çeşitli bölümlerine daha çok yakıt ve oksijen gider.
8. Vücudunuzu normal ısıya döndürmek için daha çok terlersiniz. Vücudunuz ne kadar çok enerji yakarsa o kadar çok terlersiniz.
9. Karaciğeriniz kaslara ani bir enerji akımı sağlamak için glikoz salgılar.
10. Kanı koyulaştırmak için dalağınız, depo etmiş olduğu kan hücrelerini serbest bırakır ve kan dolaşımına kimyasal maddeler salgılar. Bu işlem kanınızın normal zamankinden daha çabuk pıhtılaşmasını sağlar ve öyle ki bir yeriniz yaralanınca kanama daha çabuk duracaktır. Ayrıca vücudunuzun mikrop kapmaya karşı dayanıklılığı artacaktır.
Günümüzde de vücudumuz tehlikeye karşı bu otomatik tepkileri göstermektedir. Her gün karşılaştığımız birçok durumda beynimizdeki hipotalamus diğer bir deyişle “stres merkezi” harekete geçmekte, yukarıda sayılan değişiklikleri oluşturmaktadır. Trafik sıkışıklığında veya kızgın bir patron karşısında, atalarımızın vahşi bir hayvan karşısında göstermiş olduğu tepkilerin aynısını göstermekteyiz. Strese karşı oluşan tepkiler tehlike karşısında dövüşmek veya kaçamak için bedenimizin hazırlanmasını sağlamak için oluşmaktadır. Bu ikili karardan ister dövüşme isterse kaçma kararını verin hiç fark etmez, iki durumda da bedenin uyanıklığa ve fazladan enerjiye ihtiyacı olacaktır.
ŞİMDİ İÇİMİZE ATIYORUZ
Fakat modern dünyada bu tepkilerin yanlış yönetilmesi yüzünden bir bedel ödemekteyiz. Ya dövüşmeyi ya da kaçmayı seçen mağara adamlarından farklı olarak biz, günümüzde stres yaratan olaylara karşı doğrudan tepkimizi göstermeyip içimize atmaktayız. Patronumuza kızdığımız zaman kendisine karşı gelmeye ne kadar zorlanırsak zorlanalım bunu yapamayız. Onun için fiziksel değişiklikler sonucu yükselen tansiyonumuzun normal duruma düşmesini sağlayamayız. Tansiyonumuzun devamlı yüksek olmasını önleyemediğimiz için aşağıdakilere benzer stres kökenli hastalıkların kurbanı oluruz.
1. Müzminleşmiş bir şekilde göz bebeğinin büyümüş olarak kalması, görme problemlerine sebep olabilir.
2. Ağızdaki aşırı kuruluk, yutkunma güçlüklerine sebep olabilir.
3. Sindirim işleminin çok sık aksaması kabızlığa sebep olabilir ve ülser olma riskini arttırır.
4. Müzminleşmiş bir şekilde kasların gergin halde kalması beden ağrılarına ve sancılara sebep olabilir. Bu ağrıların belli başlıları boyun ağrısı ve omuz kasları ağrısıdır.
5. Müzminleşmiş yutkunma ve sık nefes alıp verme astıma yol açabilir.
6. Müzmin tansiyon yükselmesi, yüksek tansiyon hastalığına sebep olabilir.
Fiziksel göstergeleri ne olursa olsun stres daima psikolojik sonuçlar doğurur. Strese maruz kaldığınız zaman hipotalamus adrenal bezlerine etki eden hormonları salgılayan bezleri uyarır. Bu bezlerin salgıladığı hormonlar, adrenal bezinin adrenalin salgılamasına sebep olur, bu adrenalin de bedenimizde şiddetli fiziksel değişikliklere yol açar.
NELER STRESE YOL AÇIYOR?
Bedenimizin huzur verici ve huzursuz edici olaylara karşı aynı şekilde tepki gösterdiğini öğrenmek sizi şaşırtabilir. İster size ateş edilsin, isterse başkaları sizi övsün, isterse yüzünüze tokat atılsın, isterse sevgiliniz sizi okşasın, ister bir insanla kavga edin, isterseniz onlara sevgi gösterin, bunların hepsi birer strestir ve bedeniniz bu stres olaylarının hepsine aynı fiziksel tepkileri gösterir. Olumlu veya olumsuz herhangi bir değişiklik “dövüş ya da kaç” tepkisi ile ilişkili olarak hep aynı fizyolojik reaksiyonları ortaya çıkarır.
Hem olumlu hem de olumsuz strese karşı fizyolojik tepkilerimiz birbirine çok benzese bile, bizim olayları yorumlamamız büyük çapta değişmektedir. Örneğin bir topluluk karşısında konuşmak birçok insanda stres yaratır. (Kuzey Amerikalılar bunun kendileri için bir numaralı korku olduğunu iddia etmektedirler). Yine çok az da olsa bir kısım insanlar toplum karşısında konuşma yaparak geçimlerini sağlamakta ve bundan da zevk almaktadırlar. Bu iki grup insan arasındaki fark, birinci grubun stresi çekingen ürkek tarzda, ikinci grubun ise kendine güvenen bir tarzda yönetmesidir.
Strese tepkilerinizi yanlış bir tarzda yönetirsek birçok problemlerin doğmasına sebep oluruz. Beden savunma sistemini –ki gerçek bir savunma sistemidir- harekete geçiren biyolojik reaksiyonlar, hem gerçek tehlikeler karşısında hem de hayali tehlikeler karşısında ateşlenebilir. Örneğin evde oturmuş en çok hoşlandığınız televizyon programını gevşemiş bir halde seyrederken birdenbire hemen bitmesi gereken önemli bir projeyi bitirmemiş olduğunuzu hatırlarsanız, kalbiniz hızla atmaya başlayacak, kaslarınız gerilecek, bir baş ağrısı ile birlikte kan basıncınız artacaktır. Her ne kadar günümüzün sıkıcı yaşamında stres yapan etkenler hayati önem taşımasa da onlara karşı vücudumuzun gösterdiği otomatik fiziksel reaksiyonlar eski atalarımızın vahşi hayvanlar karşısında tehlikeye düştükleri zaman gösterdikleri fiziksel tepkilerin aynısıdır. Bugün biz caddelerde vahi hayvanların saldırısına uğrama tehlikesinden uzak olsak da, birçok çıkmaz, trafik sıkışıklığı, çok yüklü faturalar ve “geçinilmesi güç olan insanlar” bizim vahşi hayvanla karşılaşmış gibi stres duymamıza neden olmaktadır.

STRESE TEPKİNİZ NASIL DEĞİŞİYOR?
Strese karşı tavrınız birçok faktöre bağlıdır. Birincisi kuvvetli ve sağlıklı bir genetik yapınızın olması kalp çarpıntısı ve kalp teklemesi gibi kalıtsal bir hastalığınızın olmaması sizi strese karşı daha dayanıklı yapacaktır. Kalıtsal, fiziksel özellikleriniz hakkında yapabileceğiniz fazla bir şey bulunmamaktadır.
İkinci büyük faktör, ailenin örnek alınmasıdır. Ailenizin stresle baş etme yolu bilerek ya da bilmeyerek sizin günlük sıkıntılarla baş etme şeklini etkilemektedir. Biz ailemizin karbon kağıdı konmuş bir kopyası olmamamıza rağmen onların kişiliklerinden ve tutumlarından etkilenmekteyiz. Eğer siz çocukluğunuzda yemek yandığı zaman evde kavga edildiğini görmüşseniz, ilerde siz de aynı durumla karşılaşınca aynı şekilde kavga edeceksiniz demektir.
Üçüncüsü, sizin kültürel yapınızın ve eğitiminizin bir yan ürünü olarak şu andaki tutumunuz, beklentileriniz ve inanç sisteminiz stres yapan etkenlere karşı davranışınıza etki edecektir. Yeniden şunu belirtmek isterim ki strese karşı davranışımızı etkileyen bu ana faktörlerden kurtulmak kolay değildir.
_________________
kadir
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder MSN Messenger
admin
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: May 01, 2007
Mesajlar: 39
Nerden: tosya yazıcam

MesajTarih: 2007-06-01, 21:42:59    Mesaj konusu: Stresten Kurtularak Yaşam Kalitenizi Artırın Alıntıyla Cevap Ver

''''Taksi şoförü de işadamı da aynı stresi yaşıyor''''
Amerika''''da yaşayan yoga eğitmeni Elvan Demirkan, Erken Akıllan, Geç Yaşlan adlı kitabında, "Stresten kurtulup yaşam kalitenizi artırmak sizin elinizde," diyor.
İster bir taksi şoförü olsun, ister milyon dolarlarla oynayan bir işadamı, hepimizin amacı sağlıklı ve mutlu bir hayat sürmek. Ama iş uygulamaya gelince pek de öyle davrandığımız söylenemez... Hep kendimizi üzecek bir şeyler buluyoruz ve günler, aylar, yıllar böyle geçip gidiyor. Mutluluk arayışımız hep sürse de mutlu geçirdiğimiz anlar sadece birkaç küçük anı olarak kalıyor.
Amerika''''da yaşayan yoga eğitmeni Elvan Demirkan, Hayatla Mücadeleden Yaşamaya Geçiş adlı ilk kitabının ardından yazdığı ikinci kitabı Erken Akıllan, Geç Yaşlan''''da, özellikle bizleri yıpratan düşünce şeklimize ve davranış alışkanlıklarımıza farklı bir yaklaşım getiriyor.
Hayatınızı olumsuz yönde etkileyen ve çözümü aslında sizin elinizde olan birçok sorunun üstesinden gelmek istiyorsanız, kitapta pratik yöntemler ve egzersizlerle çıkış yolları sunan Elvan Demirkan''''ın tavsiyeleri eşliğinde yeni yıla yeni bir başlangıç yapabilirsiniz. Demirkan kitabında, nasıl yaşlandığımızı belirleyen en önemli faktörün, nasıl yaşadığımız olduğundan söz ediyor. Ona göre, çoğu zaman, depresif, tatminsiz, hoşgörüsüz, telaşlı, sinirli, endişeli, bitkin ve huysuz bir ruh hali, kimliğimiz haline geliyor. Dolayısıyla vücudumuz esnekliğini ve direncini kaybediyor, ağrı ve sızıları artıyor.
Yaşlılığın kaçınılmaz sonucu olarak görmeye alıştığımız bu sorunlar, aslında yıllarca vücudumuzun ihtiyaçlarını ve bakımını ihmal etmiş olmamızın, nerede durulması ya da değişiklik gerektiğini bilmememizin sonuçları. Elvan Demirkan hayatımızda bu noktalara (çok erken) gelmemek için bize yol gösterebilecek pek çok bakış açısı, strateji ve teknik olduğunu söylüyor: "Strese karşı tepkilerimizi, alışkanlıklarımızı, düşüncelerimizi değiştirerek, stresten kaynaklanan rahatsızlıklardan korunabilecek bir hayat tarzını daha erken yaşta oturtmamız gerekiyor. Pek çok hastalığı engellemek veya iyileştirmek ve geç yaşlanmak kendi elimizde. Uzun ömürlü olmak için yapacağımız pek çok şey, yaşam kalitemizi de artıracaktır."

''''İSTANBUL TÜKETİYOR''''
Demirkan, stressiz bir hayatın düşünülemeyeceğini ama kendimize ne kadar baskı yaptığımızın önemli olduğunu söylüyor: "İnanın, ay sonunu nasıl getireceğini düşünen bir taksi şoförüyle, milyon dolarlar kazanan bir işadamının kendi vücuduna yaptığı stres arasında hiçbir fark yok. Sonuçta her şey insanın kendi içinde oluyor. İstanbul çok dinamik bir şehir, fakat bu dinamizm insana enerji vermek yerine, tam tersi insanın enerjisini tüketen bir dinamizm. Bu yüzden yaşantın ve beklentilerin konusunda biraz daha kendini rahatlatacak teknikler olmadığı sürece, özellikle böyle bir şehirde yaşamak insanı tüketiyor. Birçok insanda kemik ağrıları başlıyor, motivasyonsuzluk oluyor, tatminsiz ve depresif bir ruh halinde oluyorlar ve ''''Ben artık yaşlanmaya başladım,'''' diyorlar. Halbuki yıllarca insanın vücudunu ihmal etmesinin sonuçları bunlar."
Demirkan insanların ancak sağlık sorunu, ilişki kaybı, maddi kayıplar gibi çok kötü bir olay yaşadıktan sonra akıllandıkları görüşünde: "Buna ben de dahilim. Başıma gelen kötü tecrübeler, mutluluk konusundaki enerjimi yanlış yerlere yönlendirdiğimi gösterdi. Hep istediklerim olrusa mutlu olacağımı sanırdım.
Mutluluğu hep sahip olmakla bir tutuyoruz. Para istiyoruz, ilişki istiyoruz, statü istiyoruz, ama elimize geçmezse hayal kırıklığı oluşuyor. Elimize geçtiği zaman da onun doyumu bir 15 dakika veya en fazla 15 gün sürüyor. Sonra ''''Hepsi bu muydu?'''' diyoruz." Elvan Demirkan''''ın kitabında ''''Değişebilme ve Kendim Olabilme Gücü'''', ''''40 Yaş Gerçekleri'''', ''''Farkında Yaşam Pratiği'''', ''''Huzurun Yolu Hindistan''''dan Geçmiyor'''', ''''Haklı Olmak mı, Mutlu Olmak mı?'''', ''''Kendi Hayatınızı mı Yaşıyorsunuz Başkalarınınkini mi? gibi bölümler yer alıyor.
_________________
kadir
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder MSN Messenger
admin
Site Sakini
Site Sakini


Kayıt: May 01, 2007
Mesajlar: 39
Nerden: tosya yazıcam

MesajTarih: 2007-06-01, 21:46:52    Mesaj konusu: İlaçlar Sizi Kurtaramaz! Alıntıyla Cevap Ver

Modern dünyamızın yeni vebaları olan stres, depresyon ve panik bozukluklar milyonlarca insanın hayatını karartıyor. Bu insanların sayısı her geçen gün artarken dünyanın büyük bir bunalım dönemine girdiği herkesçe kabul ediliyor ve çözüm için güçlü ilaçlara başvuruluyor. Ancak ilaçlar bu rahatsızlıkları gerçekten iyileştirebiliyor mu?

Stres ve depresyon gibi rahatsızlıklarla başa çıkmaya çalışan insanların direkt olarak ilaçlara başvurmasının sebebi, bu rahatsızlıklarının ana nedeninin beynimizdeki bazı dengesiz hareketlerin olduğuna inanılması. Ancak bu maalesef doğru bir inanç değil.

Beynimizdeki kimyasal dengesizlikler, bu rahatsızlıkların oluşum nedenlerinden sadece bir tanesi. Antidepresanların görevi de zaten bu dengesizlikleri ortadan kaldırmak. Yani, oluşum nedenlerinden sadece bir tanesini alt edebiliyor; bu yüzden de ilaç tedavisi bittikten sonra hastalığın tekrar ortaya çıkması işten bile olmuyor.

Daha da şaşırtıcısı beynimizdeki kimyasal dengesizlikleri ortaya koyan kanıtlar hem güvenilir değil, hem de çok az. Amerikan Psikiyatri Derneği Başkanı Dr. Steven Sharstein’ın açıklamasına göre bu konuyla ilgili şu an için hala herhangi bir laboratuar deneyi bulunmuyor.
Kanıtların bu yetersizliği şu soruyu ortaya çıkartıyor: Eğer bu kimyasal dengesizlikler test edilemiyor ve kanıtlanamıyorsa neden bu ilaçlar doktorlar tarafından veriliyor? Stres ve depresyon hızla yayılırken, bu rahatsızlıkları iyileştirebilmek için ilaç tedavisinden çok öte bir tedavi gerekiyor; rahatsızlıkların köküne inebilen bir tedavi…
Stres, depresyon ve panik bozuklukların kökünde yatan neden insanların kontrol edemedikleri düşünce modları. Diyelim ki iki kişi aynı travmatik olaydan dolayı zor günler geçiriyor; mesela ikisi de yakınlarından birini kaybetmiş olsun. Bu kişilerden biri depresyona giriyor; diğeri girmiyor. Bu iki insanın arasındaki en büyük fark olayları birbirlerinden farklı anlamlandırmaları. İşte bu yüzden, travmatik olaylarla karşı karşıya kalan herkes stres, depresyon, panik bozukluk gibi rahatsızlıklardan etkilenmiyor.
Antidepresanlar maalesef insanların olaylara bakış açılarını değiştirmiyor. Düşünce tarzını değiştirmeyen insanların stres ve depresyon ile başa çıkmaları çok güç. Psikolojik terapi olmadan ilaç tedavisinin bu rahatsızlıklar üzerindeki etkisi çok az. Bu yüzden stresi ve depresyonu alt etmenin ilk adımı, zarar getiren düşünme şekillerinden bir şekilde kurtulmak.
_________________
kadir
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-posta'yı gönder MSN Messenger
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Yazicam.com Forum Ana Sayfası -> Genel Konular Sohbet Tüm zamanlar GMT + 3 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

google Ads



Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Anasayfa | Videolar | Forums | Resimler | Firma Rehberi | Özel Mesaj | Profiliniz | |

Türkiye Kastamonu Tosya Karşıyaka Mahallesinden. Son dakika  Haberleri  Forum Sohbet Firma Rehberi Karşıyaka mahallesi Resimleri Üye Resimleri video üye videoları Haberler  Özel Album  
TOSYA Karşıyaka Mahallesinin Dünyaya acılan Penceresi 
 
Soru Ve Site İle İlgili sorunlarınız için/ [email protected] Bize Yazın 

KADİR  KARAÇAM TELEFON:0 532 558 74 81


Abone olun Karşıyaka mahallesinden haberdar olun





Tema © Mavimsn