Yazicam.com :: Başlık Görüntüleniyor - ÇANAK KALE GEÇİLMEZ
vlink=""
Önceki başlık :: Sonraki başlık
Yazar
Mesaj
aliusta Site Sakini Kayıt: Sep 23, 2006 Mesajlar: 40 Nerden: Tosya Yazicam
Tarih: 2008-03-18, 11:50:00 Mesaj konusu: ÇANAK KALE GEÇİLMEZ
Çanakkale.
Yer şüheda fışkırdı, arşa ulaştı haber
Her kisveden her renkten her lehçeden her ırktan
Kürdü Lazı Çerkezi melekler de beraber
Allah Allah diyerek daldı Koca Hüseyin
Kibir taşıyan kafa gördü kara bahtını
İngiliz, semirmişti Mehmedime ahdini
Görünce Çerkeşliyi ve bıraktı tahtını
Höt demeden kaçtılar güldü Koca Hüseyin
Bunların tarihi kör, görmez gözleri tabi
Çanakkale Geçilmez aldı kutsal kitabı
Ya İstiklal Ya Ölüm Mehmetçiğe hitabı
Ahde vefa budur Hay! Bildi Koca Hüseyin
İnanmayan yürekler gemi elden gidince
Kaçtılar tabur tabur gizli gizli sinsice
Şimdi başka dümen var şimdi plan çok ince
Ve şanını dünyaya saldı Koca Hüseyin
Başa dön
aliusta Site Sakini Kayıt: Sep 23, 2006 Mesajlar: 40 Nerden: Tosya Yazicam
Tarih: 2008-03-18, 11:53:56 Mesaj konusu: Çanakkale Şehit'lerin Kucağı
Çanakkale Şehit'lerin Kucağı
Çanakkale şehitlerin kucağı,
Hak yoluna şehadetin ocağı,
Cennet bahçesinin tatlı sıcağı,
Çanakkale kan kaynıyor toprağın.
Çanakkale düşmanını boğuyor,
Mehmet'lerim size Hilal doğuyor,
Farkedermi dense hava soğuyor,
Çanakkale kan kokuyor toprağın.
Yetmişinde Veli dayı tığ gibi,
Yüklenince düşmanlara çığ gibi,
Boyladılar boğazların sığ dibi,
Yutuverdi Çanakkale boğazı.
Nusret gemi mayınları döşerken,
Alabora oldu düşman şişerken,
Ve Türk adını tarihe düşerken,
Düşman soluğunu romada aldı.
Başa dön
mustafa Site Sakini Kayıt: Sep 22, 2006 Mesajlar: 41 Nerden: İSTANBUL
Tarih: 2008-04-05, 23:20:54 Mesaj konusu: Çanakkale Şehidlerine
Çanakkale Şehidlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,
Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Başa dön
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
google Ads
Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group